EN

İGAM Başkanı Metin Çorabatır'ın Prof. Dr. Özgür Demirtaş'ın Mülteci Konusunda Yorumlarına İstinaden Yaptığı Açıklama

19.07.2021

Prof. Dr. Özgür Demirtaş hocanın, mültecilerin “mülteci olmasını yaratan sorunlara sebep olmamanın” ilk yapılması gereken şey olduğu görüşüne katılmamak mümkün değil. BM de on yıllardır, sorunun temelindeki kök sebeplerin, yani baskı, zulüm, insan hakları ihlalleri ve ciddi ayrımcılığın giderilmesi gerektiğini söylüyor. Ama bunu gerçekleştirmek, bir cümlede söylemekten daha zor.

Devletlerin sınırlarını düzensiz göçe karşı kontrol etmeleri, sınırlarına hangi yabancıların girip çıkacağını düzenlemeleri de en meşru hakları.  Ancak düzensiz göç ile mücadele edilirken, uluslararası mülteci hukuku ve insan hakları hukukunun temel alınması gerekir. Zulümden, savaştan kaçanların İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 14. Maddesinde belirtilen sığınma hakkını kullanmalarına engel olunmaması gerekir. Bu çerçevede, kimin sığınma amaçlı olarak sınırlarınıza geldiğini, kimin başka amaçlarla ülkeye düzensiz, belgesiz girmeye çalıştığını belirleyecek etkin mekanizmalar geliştirilmelidir. Kişiyi mülteci yapan koşullardan gelenleri diğer düzensiz göçmenlerden ayırarak koruma altına almak ülkelerin en temel sorumluluklarından birisidir. Buradaki kriter, gelen insanların sayısı değil, niçin geldikleridir. “Astronomik sayıda mülteci kabul etmemek” nasıl olur? Kaç tanesini neye göre alıp, kaç tanesini sınırın öteki yanında ölüme terk edeceksiniz?

Değerli hocamız, Türkiye'deki 3.5 milyon Suriyeli ile İran sınırından ülkeye giren Afgan göçmenler ifadelerini kullanırken, bu kişiler için “mülteci” ya da “olası mülteci” terimlerini kullanmaması, zorla geri göndermenin zeminini hazırlamayı ima ediyor. Baştan mültecilerin mülteci olmadıkları ön kabulünü görüyoruz.

Sayın Kılıçdaroğlu’nun giderek artan sıklıkta Suriyeli ülkelerine geri göndereceğiz çıkışlarındaki “mülteci” nitelemesinden kaçması da aynı gayretin bir ürünüdür. 1951 Tarihli Mültecilerin Statüsüne dair Sözleşmenin en önemli maddesi, “non-refoulement-geri göndermeme” ilkesinin kesin olarak vurgulandığı 33. Maddedir.

Elbette 3-4 milyon mülteci, ekonomik durumu ne olursa olsun her ülke için çok büyük bir sorun yaratır. Geçmişte, İran, Pakistan da milyonlarca mülteciye kapılarını açtılar. 2020 Yılında sadece bir yıl içinde AB ülkelerine toplam 471.300 sığınma başvurusu yapıldı. İkinci Dünya savaşı sonrası Avrupa’da 30 milyon kişi mülteci durumundaydı. Bu nüfus 1960’a kadarki süreçte mülteci statüsü tanınarak, çeşitli entegrasyon politikalarıyla eritildi.

Sorun kaç mültecinin alınacağının tespiti değil (bu sizin elinizde değil), almak zorunda kaldığınız mültecilere kalıcı çözümü nasıl bulacağınız sorunudur. Bu açıdan CHP lideri sayın Kılıçdaroğlu'nun “Suriyelileri ülkelerine geri göndereceğiz (davul zurna çalarak, Esad rejimiyle el sıkışarak)” çıkışları ciddi olarak sorunlu bir söylemdir.

Sorunludur çünkü:

  • Giderek artan nefret söylemini, mültecilere yönelik fiziksel ve ırkçı saldırıları körüklemektedir;
  • Birleşmiş Milletler, mültecilerin Suriye’ye geri dönüşü için Suriye’de uygun insan hakları ve güvenlik ortamının henüz oluşmadığını düzenli izlemelere ve verilere dayalı olarak açıklamaktadır.
  • İnsan Hakları Evrensen Beyannamesi’nin temel ilkelerinden birisi “korkusuz yaşama” hakkıdır. “Mültecileri geri göndereceğim” söylemi milyonlarca insanın korkusuz yaşamının ihlalidir. CHP bu söylemle mültecileri huzursuz etmekte, bilerek ya da bilmeyerek zulüm ve işkence ortamına geri gönderilme korkusu içimde yaşamaya sevk etmektedir. Muhalefet, sonuçları açısından bir insan hakları ihlali yapmaktadır.
  • İktidar ve muhalefetteki tüm partiler, geri göndermeye elverişli herhangi bir durum oluşmaması halinde Prof. Özgür Demirtaş hocanın bahsettiği kültürel, ekonomik sorunları giderecek, statüye dayalı nasıl alternatif politikalar geliştireceklerini kamuoyu ile paylaşmalıdırlar. Bu açıdan CHP’nin de Suriyeli mülteciler için nasıl bir entegrasyon politikası izleyeceği, söz konusu açıklamalarda görülmemektedir.
  • Dağdan bayırdan, kontrolsüz bir şekilde, belgesiz bir şekilde”, gelen mültecilere ‘bu şekilde ve bu sayıda gelmesinler’ diye seslenmek, “bilgiye dayalı” bir yorum değildir. Mülteciler, çoğu zaman, zulümden ve savaştan kaçan insanlar olarak, pasaport, vize almadan ve düzensiz olarak ülkeye giriş yapmak zorundadırlar. 1951 Mülteci Sözleşmesi’nin 31. Maddesi, düzensiz olarak ülkeye giren mültecilerin cezalandırılamayacağına hükmeder.
  • Kimsenin evine mülteci alıp ona bakmasına ihtiyaç yoktur ve olmamalıdır. Yeter ki mültecilere, ayırım yapılmaksızın tüm temel hakları tanınsın; insan onuruna yaraşır bir biçimde kendi yıkılmış yaşamlarını yeniden kursunlar.
  • Böyle bir statüye dayalı hak rejimi olmadığından, mültecilerin içinde bulundukları zor durumların hafifletilmesi için her kesimden yüzbinlerce insanımız, maddi manevi destekler sağlamaktadırlar ve bu da toplumca gurur duymamız gereken bir noktadır.

Prof. Demirtaş'ın açıklamaları: https://twitter.com/ProfDemirtas/status/1416698666501480450 

Whatsapp