EN

Suriye’de ‘Ülke içinde Yerleştirme Alternatifi’ var mı?- Metin Çoratabır

07.10.2019

SURİYE’DE “ÜLKE İÇİNDE YERLEŞTİRME ALTERNATİFİ” VAR MI?

 

Metin ÇORABATIR

İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi Başkanı

4 Eylül 2019

 

BM’ye göre İdlib’te Mayıs ayından bu yana gerçekleştirilen hava saldırıları sonucunda yüzlerce sivil yaşamını yitirdi, 630.000 kişi de evlerini terk ederek Türkiye sınırına yakın yerlere kaçtı. Bu çaresiz insanlar için Türkiye’ye ya da olası bir güvenli bölgeye sığınmanın dışında korunabilecekleri bir üçüncü yol mevcut mu? Bu yazıda bir üçüncü yol olarak ‘Ülke İçi Yerleştirme Alternatifi’nin (Internal Flight/relocation Alternative) dikkate alınabileceğini öneriyoruz.

Yaklaşık 3,6 milyon Suriyeli Mülteciye 2011’den bu yana ev sahipliği yapan Türkiye’nin, Avrupa’nın da sorumluluk paylaşımı konusundaki isteksizliği karşısında, yeni bir göç dalgasına kapılarını açmayacağı ülke yöneticilerince duyuruluyor. Ancak, alternatif koruma imkânları olmadıkça bir kitle göçü durumunda bu insanları sınırda, tehlikeli topraklarda muhtemel katliamlara karşı korumasız tutmanın sorunlu olacağı da biliniyor. Hâlihazırda, İdlib’ten kaçmaya çalışacak mülteci ya da yerinden edilmiş kişilerin korunması için Türkiye’nin sınırlarını açmaması durumunda iki olanaktan daha bahsedilebilir. Birincisi, rejimin veya devlet dışı aktörlerin tehdit edemeyecekleri bir şekilde kuzey Suriye’de bir güvenli bölge kurulması. Bunun için Türkiye uluslararası toplumdan destek bekliyor. Böyle bir desteğin gelip gelmeyeceği zaman içinde kesinleşecek. İkincisi ise, Ülke içinde Yerleştirme Alternatiflerinin (Internal Flight/Relocation Alternative) araştırılması. Aşağıda kısaca ‘Ülke İçi Yerleştirme Alternatifi’ değerlendirilecek.

Ülke içi Yerleştirme Alternatifi, mültecilerin ve ülkesinde yerinden edilmiş kişilerin menşe ülkelerinin sadece bir bölümünde zulme ya da şiddete maruz kalma riskinin bulunabileceği varsayımına dayanıyor. Avrupa ülkeleri Ülke içi yerleştirme alternatifini, 1980’lerden itibaren mülteci statüsü değerlendirme süreçlerinde yaygınlaştırarak kullanıyorlar. Mültecilerin Statülerine dair 1951 Sözleşmesi, mültecilerin zulme uğrama korkusunun menşe ülke topraklarının tamamında söz konusu olması şeklinde bir şart öngörmüyor (UNHCR Guidelines on International Protection: “Internal Flight or Relocation Alternative” within the Context of Article 1A (2) of the 1951 Convention and/or 1967 Protocol relating to the Status of Refugees, 2003). Ancak batılı ülkeler Ülke İçi Yerleştirme Alternatifi kavramını, sözleşme nedenlerine bağlı zulüm riski taşıyan mültecilere mülteci statüsü vermemek için kullanıyorlar. Dolayısıyla Ülke içi yerleştirme Alternatifi kavramı, menşe ülkede mültecinin zulüm göreceğine dair haklı bir korku taşımayacağı özel bir bölgenin bulunmasını ve burada kişinin kabul edilebilir normal bir yaşama başlayabilme olasılığını öngörüyor. Sonuç olarak eğer Ülke İçi Yerleştirme uygulanacaksa, böyle bir risksiz alanın tespit edilmesi ve mültecinin de bu konuda görüşünün alınması gerekir. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) de yayınladığı rehberlerle devletlerin bu pratiğini onaylamış oluyor. Bu kavram, kitle göçleri durumunda da uygulanabilir.

“Güvenli Bölge” ile “Ülke İçi Yerleştirme Alternatifi” arasındaki fark şöyle tanımlanabilir: Bir ülkenin topraklarında Güvenli Bölge/ Uçuşa Yasak bölge kurmak için uluslararası toplumun, tercihan da BM Güvenlik Konseyi’nin kararı gerekir. Oysa Ülke İçi Yerleştirme Alternatifi, menşe ülke toprakları içinde haklı bir zulüm korkusunun bulunmadığı özel bir bölgenin tespitini öngörür. Böyle bir alanın mevcut olup olmadığının tespiti için ise, şu soruların sorulmasını gerektirir:

  1. a) Ülke içinde Yerleştirme Alternatifi Pratik açıdan, güvenlik açısından ve meşru olarak kişi tarafından ulaşılabilir midir? b) Zulmü yapan devlet midir? Zira durum bu ise, devletin tüm ülke topraklarına erişerek zulmü icra etme şansı yüksektir; c) Zulmü yapan devlet dışı unsurlar ise onların zarar vermeyi yerleştirme bölgesinde de sürdürebilme yetenekleri var mıdır? d) Yerleştirilen kişi, yeni bölgesinde başka türden zulüm riskiyle karşılaşabilir mi? e) Mülteci veya Ülkesinde Yerinden Edilmiş kişi yeniden yerleştirileceği yerde normal, mantıki koşullarda yeni bir hayata başlayabilir mi?

Normal koşullarda mültecilerin haklarının tanınması, 1951 Sözleşmesi’ne taraf bir ülkenin topraklarına sığındığı anda uygulamaya başlarsa da bazı durumlarda, bir devlet, başka bir ülkenin topraklarında meşru olmayan bir kontrol gücü elde edebilir. Bir devlet, başka bir devlerin toprağını işgal etmiş ya da otoritesini zorla kabul ettirmiş olabilir, ya da açık denizler gibi kimseye ait olmayan alanlarda hukuk dışı bir hâkimiyet kurmuş olabilir.  (James Hathaway, the Rights Of Refugees under International Law, P. 160). Böyle durumlarda söz konusu devletin, meşru olmayan bir kontrol sağladığı alanlarda, kendi ülke topraklarında tanıyacağı mülteci haklarının tamamını tanıması söz konusu olmamakla beraber, mültecilerin ve kontrol bölgesindeki diğer kişilerin temel haklarını korumak ve onlara yardım sağlamak sorumluluğu bulunmaktadır.

Bugünkü Suriye’ye baktığımızda zulmün aracı olan devlet, ülkenin tamamında egemenliğini kullanamamaktadır. Daeş’e karşı ABD’nin önderliğinde kurulan ve 81 ülkeden oluşan Küresel Koalisyon, Suriye topraklarının dörtte birinde etkin, meşru olmayan, de facto bir kontrole sahiptir. Koalisyon Daeş’e karşı ölümcül bir zafer kazandı ama bu bölgedeki zora dayalı hâkimiyetini sürdürüyor. Kendiliğinden bir uçuşa yasak bölge oluşturdu. Diğer yandan Koalisyona üye 81 ülke, 1951 Mülteci Sözleşmesine taraf ülkeler. Koalisyon, PYD/PKK gibi devlet dışı unsurlar üzerinde de mutlak bir otoriteye sahip.

Sonuç olarak, bugün Küresel Koalisyon ’un de Facto etkin kontrolü altındaki Suriye toprakları, İdlib’ten kaçmak isteyen, ülkesinde yerinden edinmiş kişilere pratik olarak, güvenlik açısından ve meşru olarak yerleşme imkânı sağlayabilir. Koalisyon‘un, kesin hakim olduğu bu topraklara yerleşecek insanların temel haklarını koruma ve insani yardım sağlama sorumluluğu bulunmaktadır.

 

 

 

Whatsapp